Coşkun Dolanbay

10 Nis 20203 dk.

Korona Sonrası Dünya Senaryoları

Korona Sonrası Dünyanın nasıl olabileceğine ilişkin farklı yorumlar var.

Çok ders çıkaracağımızı söyleyen, darmadağın olacağımızı öne süren, sonumuzun başladığını ya da zaten başladığımız sona varmak üzere olduğumuzu ileri süren farklı fikirler söz konusu.

Bütün bu fikirler güzel. Çünkü bunların her birisi birer gelecek senaryosu. Bugün gerçekleştirdiğimiz her faaliyet, hangisine varmak istediğimize bağlı. Her senaryo için gidilecek yol farklı. Bu yola neye göre karar verdiğiniz de sizin hazırlık durumunuzla ilgili. Her bir senaryonun iyi ve kötü tarafları mutlaka var. Tamam, bazılarının çok fena tarafları daha çok. Kimisi de toz pembeymiş gibi görünüyor. Ancak en kötüsü bugün hiçbir şey yapmamak. Başkalarının yarın için planlarına razı olmak ve beklemek.

Bekleyenler için yapabilecek çok bir şey yok, ne çıkarsa bahtlarına artık.

Bugün harekete geçmek için, yarının ne getirebileceğine ve yarından ne beklediğimize doğru bakmak gerekiyor.

Senaryolarımızı geliştirirken göz önünde tutmamız gereken temel belirlemeler var. Bu belirlemeler, farklı senaryoların hemen hemen tümünde ortak paydayı oluşturuyor. Ancak bu belirlemelerdeki gelişmeler, yani tercih edilen yoldaki etkileri farklılaştıkça, ortaya çıkan sonuç da inanılmaz şekilde değişiyor.

Ortak noktalardan birincisi şu: Bağımlılık. Yaptığımız, çalıştığımız, planladığımız, arzuladığımız her şey birbirine bağlı. Her alan, gördüğümüz ya da göremediğimiz açılardan birbirleri ile ilişkili. En basit örneklerden birisi, şu anda hijyen için kullanılan suyun eksikliğini yakın dönemde hissetmeye başlamak ve orta dönemde bu eksikliğin sınır-ötesi gerilimlere yol açacak olması. Başka birisi, eğitimin bütün dünyada bıçak gibi kesilmesi sonucunda yitirilen dönemin nasıl telafi edileceği. Benzer şekilde COVID-19’u yenmek için yarışan şirketin hangi ülkenin kayıtlarında yer alacağı. COVID-19 nedeni ile işine gidemeyen, üretemeyen ya da tedarik zinciri bozulan Daimler şirketinin yeni sahibinin kim olacağı ya da zaten MAX-737 krizi nedeni ile zorlanan Boeing’in kamudan finansal destek talebi sonucunda hisselerinin kimde kalacağı. İnsanların düşüncelerinde bir anda normalleşiveren ‘sosyal izolasyon’ kavramının Korona sonrası dönemde nasıl bir etkileşimi geride bırakacağı. Bu bağımlılık, her senaryonun tasarımında yer almalı.

İkinci ortak nokta, dünyada son 200 yılda ortaya çıkardığımız müthiş ilerlemenin getirdiği bir gerçek: Karmaşıklık. Teknoloji, üretim, yaşam tarzı, uluslararası ilişkiler ve bilim o kadar iç içe geçmiş ve karmaşıklık düzeyine ulaşmış durumda ki hiçbir ülke tek başına bu karmaşıklık ve beraberinde artan belirsizlik ile başa çıkamayacak duruma çoktan geldi. Yaşadığımız beyin göçü hikayeleri hep bunun bir sonucu. Bu karmaşıklığı azaltmanın ya da kontrollü hale getirmenin olası yöntemleri hiçbir senaryo için olanaklı değil. Örneğin toplumların olası bir içine kapanması durumunda, her ülkenin tarımsal istihdamında önemli bir yer tutan yabancı çalışanların ya da göçmenlerin yokluğu nedeni ile tarımsal üretimde bozulan dengenin nasıl sağlanabileceği.

Üçüncü ortak nokta, ülkeler, toplumlar, şirketler ve hatta bireyler arasında uzun süredir derinleşen uçurum: Eşitsizlik. Burada sözünü ettiğim sadece sosyal bir eşitsizlik değil. Sahip olanla olmayanın arasındaki farktan söz ediyorum. Teknolojiyi geliştiren ve geliştirmeyen arasındaki eşitsizlik. Üretim yapabilen ve yapamayan arasındaki, bilimi ilerletebilen ve ilerletemeyen arasındaki derin mevcutta da var olan derin eşitsizlik. Bu konu, sahip olanla olmayanın nasıl bir geleceğe doğru ilerleyeceğini çok net belirleyecek bir ortak nokta. Eşitsizlik genellikle sahip olunanın nasıl paylaşıldığı ile ilgili bir konu. Ekonomik olarak önemini korumaya devam ederken, farklı ülkeler arasında derinleşecek eşitsizliğin sonuçlarını senaryolarda enine boyuna değerlendirmek gerekiyor.

Senaryoların oluşturulmasında göz önünde bulundurulması gereken dördüncü ortak nokta ise güvensizlik. Mevcut belirsizlik ortamında jeopolitik gerilimler, petrolün bir anda 20 dolara düşmesi, göçler ve teknoloji savaşları gibi temelde birbirine güvenmeyen aktörlerin gerilimleri varken şimdi bir de daha büyük bir ‘kim suçlu’ oyununa çanak tutabilecek biyolojik tehditleri ekliyoruz. Petrol fiyatlarının 30 dolar olmasından kaynaklanacak bazı ülkelerin ‘kolay para harcama’ potansiyeli azalacağını bekleyebiliriz. Benzer şekilde çok büyük sermaye yatırımları gerektiren bölgesel kargaşaların finansmanı, Doğu Akdeniz Boru Hattı, çok yüksek hızlı tren projeleri (Japonya, Kaliforniya), yeni şehirlerin yapılması (Dubailand, Kahire) ya da Yeni İpek Yolu gibi yatırımlar gözden geçirilecektir.

Gelecek senaryolarını tasarlarken bu ortak noktaları göz önünde bulundurmak gerekiyor.

Senaryoları tasarlarken çalışmaya başlayacağımız nokta ise çok açık: Hazır olanlar ve olmayanlar.

    5230
    5