Endüstri 4.0, bilim ve teknolojinin kol kola geliştirdiği bir kavram. Ancak sadece bu iki alana odaklanarak ele alınması olanaklı ve anlamlı değil. Konu, mutlaka çok disiplinli şekilde ele alınmalı ve değerlendirilmeli.
Baştan kabul etmek akıllıca olur: Bilimsel temellerini ve standartlarını bizim belirlemediğimiz bir konudan söz ediyoruz. Liderliğini yapan hiçbir şirket ya da kuruluşa da araştırma ve geliştirme alanında ev sahipliği yapmadığımız bir gerçek.
Şurası kesin ki, bugüne kadar olduğu gibi, fayda ortaya çıktığı anda kullanım yaygınlaşır. Bizde de ekonomik faydalar belirince, kullanımı yaygınlaşacak. Endüstri 4.0’ın yansımaları arttıkça da üretim süreçlerinde insanın katma değeri azalmaya devam edecek. Ekonomik alandaki faaliyetlerin bundan uzak durmasını beklemek anlamsız olur. Fayda nerede en yüksekse, yönelim oraya olacaktır.
Konuyu bilim ve teknolojinin yanında üretim odaklı sosyal politikalar, güvenlik ve eğitim modeli olarak da ele almak gerekiyor. Ancak bu şekilde bakıldığında endüstri 4.0’dan kalıcı bir fayda ve ekonomik ve sosyal bir refah elde edilebilir.
Ülkemizdeki kalkınma ve yatırım planlarında bu konuyu ne yazık ki pas geçtik ve geçiyoruz. Sadece politika yapanlar açısından değil, stratejik açıdan da şirketlerde bu sorun büyük. Görünen o ki, endüstri 4.0 şu anda gündemde genel olarak sadece medyatik boyutta yer alıyor. Oysa konuyu yapılması gerekenler ve aksiyon planı düzeyine indirmek zorundayız. Bu aksiyon planında çocuklarımızı yarının üretim ortamına nasıl hazırlayacağımızı, şirketlerimizin rekabet yetkinliklerini nasıl sağlayacağımızı ve Türkiye’nin yatırımcıyı çekecek bir ortamı nasıl tesis edebileceğini düşünmek zorundayız. Girişimci ekonomisinin yükselmesi, endüstri 4.0 sayesinde üretim kapasitesinin gelişmesi ve tüm bunların liderliğinde ortaya çıkacak yeni gelir dağılımını modelinde ülke olarak nerede olacağımıza çok çok iyi çalışmamız lazım.
Bunu yapmaya ilk olarak bugün çocuklarımızı nasıl eğittiğimizi, fark yaratmaya muktedir bilim insanlarını nasıl Türkiye’de tutabileceğimizi ve önemli bir kaynak aktarılan mevcut ar-ge yatırımlarının bağımsız bir değerlendirmesini yaparak başlayabiliriz. Bu dönemi sadece endüstri boyutunda ele almak, kendimizi sadece iyi bir faydalanıcı şeklinde konumlandırmaktan daha öteye götürmeyecektir.
Bütünsel bir politikaya ve etki gücü olan bir liderliğe sahip olmamız gerekiyor. Bu politika liderliğinin, konunun doğrudan yararlanıcısı ya da yönlendiricisi olmayan, bağımsız organizasyonlar tarafından sahiplenilmesi en doğru olandır.
コメント