Yakın zamanda yaşanan dikkat çekici olaylardan birisi, Birleşik Devletler Başkanı Donald Trump’ın Twitter takipçilerini engellemesidir. Trump, kendisiyle aynı fikirde olmayanları, onu eleştirenleri engelleyerek Twitter’daki muhalefetten kaçmayı denemiştir. Ancak görünen o ki Trump bu hareketinin sonucunu farklı açılardan değerlendirip, buna uygun davranmadığından sürpriz bir kararla yüzleşmek durumunda kalmıştır.
Sosyal medya, son 20 yılda popülaritesi artan ve geniş bir ağa hizmet eden yaşam alanı haline gelmiş, küresel ölçekte pek çok insanla saniyeler içinde iletişime geçebilme fırsatı sunmuştur. İnsanlar sosyal medya ortamında kendilerini daha iyi ifade edip normal yaşamda cesaret edemedikleri diyalogları burada sergileyebilmektedirler. Zamanın değişmesi, sosyal mecraların ve iletişimin hızla yayılımı, bu alandaki suç unsuru oluşturan eylemlerin cezalandırılamamasına ve dolayısıyla bu durumun insanların suç oluşturan eylemlerini daha rahat gerçekleştirmelerine neden olmaktadır.
Yakın zamanda yargılama makamları teknolojiyi yakalayabilmek adına internet ve sosyal medya alemindeki faaliyetlerin suç olup olmayacağını incelemeye, emsal kararlarla ağ paylaşımları ve etkileşimleri sonucu oluşan suçların cezalandırılabilmesi hakkında içtihatlar oluşturmaya başlamıştır.
Sosyal medya ve internette fiziken bir temas mümkün olmasa da suç ihlalleri gerçekleşebilmektedir. Bu ihlaller çoğunlukla insan hakları ihlalleri ya da kişilik haklarına saldırı şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Donald Trump’ın gerek görüşlerini gerek resmi açıklamalarını yaptığı @realdonaldtrump
adlı Twitter adresinde kendisine yöneltilen eleştirilere karşı takipçilerini engellemesi sonucu, konu mahkemeye taşınmıştır. Söz konusu olay, Amerika Birleşik Devletleri Federal Mahkemesi’nce bir karara bağlanmıştır. Kararı incelediğimizde Federal Mahkeme’nin en çok bahsettiği hususun, ‘First Amendment’ olarak geçen hükmü olduğu görülmektedir. ABD Anayasası’nda koruma altına alınan bu hüküm; din, ifade, meclis ve dilekçe hakkı ile ilgili özgürlüklerin ihlalini önlemektedir. Federal Mahkeme’nin bu hüküm üzerinde durmasının nedeni, şüphesiz ki Başkan Trump’ın bireylerin ifade özgürlüğünü kullanmasına engel olmasıdır. Bir devlette kabul edilen temel hak ve özgürlükler o devlette yaşayan herkesi bağlamaktadır. Buna başkan da hükümet de dahildir. Dolayısıyla Federal Mahkeme Trump’ın Anayasa kapsamında takipçilerini engelleyemeyeceği şeklinde bir hüküm kurmuştur.
Trump, halihazırda 62.8 milyon takipçisi olan Twitter hesabını aktif bir şekilde kullanmakta, neredeyse aldığı her kararı bu hesaptan duyurmaktadır. Dünyanın farklı yerlerinden kullanıcılar Trump’ı takip etmektedir. Ancak ABD başkanı olmasının kendisine getirmiş olduğu yükümlülüklere de katlanmak zorundadır. Trump bir kamu görevlisidir. Dünya çapında yargı kararlarında bu konudaki gelişmiş içtihat, kamu görevlisinin duyduğu eleştirilere karşı katlanma eşiğinin daha yüksek olmasına ilişkindir. Sonuçta kamu görevlisi bulunduğu mevkide yetkilerini kullanırken toplum adına hareket etmektedir ve vatandaşların eleştirilerine de açık olma yükümlülüğündedir.
Emsal Anayasa Mahkemesi (AYM) ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) kararlarında; politikacıların kendilerine yöneltilen ağır eleştirilere tahammül etmek durumunda olduğu hatırlatılarak, sıradan bir kimse ile karşılaştırıldığında, kabul edilebilir eleştiri sınırının kamuya mal olmuş bir siyasetçi için daha geniş olduğu, siyasetçilerin fiil ve davranışlarının kaçınılmaz olarak ve bilinçli bir şekilde, gazetecilerin olduğu kadar vatandaşların ve özellikle siyasi rakiplerinin sıkı denetimine tabi olduğu kabul edilmiştir. Bir siyasetçinin, özellikle de eleştiriye yol açabilecek halka açık konuşmalar yaptığı zaman, daha fazla hoşgörü göstermesi gerekir. Elbette özel yaşamının dışındaki alanda bile siyasetçinin de itibarını koruma hakkı vardır. Ancak ifade hürriyetine getirilen istisnalar dar bir yorumu zorunlu kılmaktadır ve bu koruma ile siyasi sorunların özgürce tartışılmasının getirdiği yararların denge içinde olması gerekmektedir.
Trump aleyhine verilen bu kararda bahsi geçen diğer bir durum ise başkanın resmi görevine uygun davranmadığında hükümetin bundan sorumlu olmasına ilişkindir. Bu olay, herhangi bir kullanıcının başka bir kullanıcıyı Twitter’da engellemesi olarak değerlendirilemeyecek bir durumdur. Başkanın görevini ifa ederken, görevinin gereği sahip olduğu resmi makamın niteliğini unutarak, herhangi birini özel olarak engelleyemeyeceği de Federal Mahkeme’nin kararında geçen bir husustur.
Sonuçta bu Twitter hesabı her ne kadar Donald Trump’ın kişisel hesabı gibi görünse de, aynı zamanda resmi duyurularını, politik kararlarını ilan ettiği hükümet etme işleri için kullandığı bir hesaptır da. Trump’ın görüş ayrımcılığı yapması insan hakları bağlamında kabul edilemez. Federal Mahkeme’nin bu kararı insan haklarının korunması açısından değerli bir karardır.
Comments